top of page

Mektuplaşma dönemini benim jenerasyonum ucundan da olsa yakaladı. Teknoloji çağına girildiğinin henüz tam olarak kabullenilmediği yıllardı. Herşey o kadar yeniydi ki annemle babam bana cep telefonu sahibi olabilmem için önce on sekiz yaşına basmam gerektiğini soylemişlerdi ve ben buna bir süreliğine kanmıştım.  Cep telefonu sahibi olmam mı daha endişe vericiydi yoksa soyledikleri palavraya inanacak kadar korkunç derecede saf olmam mı kararsızım.  Ne bileyim, bilgisayar cep telefonu o kadar yeniydi ki herhalde dedim sahip olabilmek icin büyümek gerek. Fakat tabii bir defa sokağa çıkmam yetti. Yaş grubum bütün veletlerin elinde vardı cep telefonu. Anlamıştım kandırıldığımı ama ısrarım da kırılmıştı. Bilgisayardaki kadar diretmemiştim o durumu gördükten sonra.

 

Annem mektuplaşırdı… Mısır'daki teyzeme yazardı ve cevap geldiği zaman o mektup sanki bir törenle açılıp okunurdu. Önce içinde nar olduğunun garanti edildiği bir meyve tabağı hazır edilir, cam kenarındaki koltuk ve dibindeki sehpanın boş olup olmadığı kontrol edilir ve büyük bir iştahla mektup açılırdı. Ben okuldan dönmüşsem annem önemli yerleri sesli okurdu. Aslında çok dinlemezdim annemi ama mektupların o sıcaklığı kalmış aklımda. O yüzden ben de yazıyorum sevdiklerime arada sırada. Tabii çağımızın mektubu e-mail olarak ama o sıcaklığı yine de biraz hissettiriyor mektup gibi yazınca. Kimisini gönderiyorum kimisi bende kalıyor ya da çöpe gidiyor.

 

Bir gün babamla yaşadığımız güzel bir anıyla ilgili rüya gördüm. Sonrasında nedensiz uyandım ve kendimi bilgisayarın karşısında buldum. Gece üç civarıydı. O'na bir mektup yazdim. Teşekkür mektubu. Her türlü desteği ve inancı için. Şampiyondur benim babam… Mektubun sonunda O'na bu kadar desteğinin ve inancının “karşılığını” ne zaman alırsın bilmem dedim esprili bir şekilde. O ise malum… Bu resme adını verdiğim cümleyi kurdu cevap olarak yazdığı mektubunda.

Babam tabii ki bana olan desteğini farklı şekillerde dillendirmiştir. Fakat bu sefer farklı şekilde dile getirseydi, aynı tadı vermezdi. :) Kendimi yenilmez hissetmiştim.

bottom of page